Yeni yıl münasebetiyle alınmış süpper kararlarım var benim ve henüz onları kayıtlara geçirmediğimi farkettim. Hemencecik uygulanmaya başlandı efendim kendileri. Hatta çok doğal bir şekilde hayatımın içine giriverdiler. Her gün de yenileri ekleniyor.
Öncelikle pek bir asabi olan ben daha sakin olmaya karar verdim! Gülüşmeler olmasın lütfen, çok ciddiyim! Vallahi...
Karşımda sinir sebebi olacak bir şahsiyet duruyor ve şansını zorluyorsa ben 'her şeye rağmen' soğukkanlılığımı koruyorum. Evet evet, buna karar verdim. Sakin sakin susuyorum, dinliyorum. Aklımdan güzel anları geçiriyorum. "Şu hayatta her şey gelip geçici" diye düşünüp gülümsüyorum. Bunun için büyük acılar yaşamaya, sevdiğimiz birisini kaybetmeye gerek olmadığını düşünüyorum çünkü. Çocuk değiliz artık (kısmen :) mutlaka sobada elimizi yaktıktan sonra öğrenmemize gerek yok, özetle.
Çünkü farkettim ki ben kendimi üzüyorum, karşımdakini ise değiştirmek imkansız, belki de gereksiz.
Sonuç olarak şunu biliyorum ki istemediğim insanları hayatımdan çıkarma gücüm var benim. Bu benim elimde. Geçen yıl okuduğum bu söz mü neden oldu bilmiyorum ama olduysa da ne iyi oldu.
"Eğer bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı o şeyin kendsinden değil senin ona verdiğin değerden geliyordur. Onu da her an ortadan kaldırma gücün vardır." Marcus Aune.
Ne kadar da anlamlı öyle değil mi? Haksız mıymışım yani? Koskoca Marcus yalan mı söyleyecek?
Her ay bir kitap bitirme sözü verdim sonra kendime. Hızlı da gidiyorum aslında bu konuda, şu 5 ciltli 709 sayfalık kitabımı saymazsak. Hayır dengeyi bozuyor o, haksızlık yani...
Sonraaa....Yeni hobime daha fazla vakit ayıracağım. Aslında şu ara en çok onunla haşır neşirim zaten. Yeni alımlara, yeni keşiflere devam...
Daha fazla spor... Her koşu bandının yaşadığı talihsiz sonu yaşasın istemiyorum benimki. Yaza daha fit girmek allahın emri yani...
Ve tabi ki çocuklar. Benim bitmeyen tutkum. Onlar için bir şeyler yapmak her zaman keyiflendiriyor beni. TEGV'e üye olma çabam hızla devam ediyor. Öncesinde EÇEV'de 2 yıl aralıksız çocuklarla olmuş, onlarla yaratıcı drama atölyeleri yapmış, keyfine doyamamıştım. EÇEV'in evime uzak olması nedeniyle şimdi bu serüvene TEGV'le devam edeceğim.
STK faslı bununla bitmeyecek elbette, bir durak daha olacak, ilerleyen günlerde...
Yaratıcı Drama'yı ikinci plana atmış gibi görünsem de hayatımda, o hep benimle, hep bir yerlerde, el ele...Onunla ilgili hedeflerimi TEGV'le kaynaştıracağım işte.
Film arşivimi düzenleyeceğim, kendime yeni müzik arşivi oluşturacağım, evime istediğim o birkaç parça düzenleyiciyi de alıp rahatlayacağım, "artık vermem gerekiyor biliyorum ama kıyamıyorum" dediğim dergilerimi tutup sahafa götüreceğim...
Bu yılki hedeflerimden beni en çok heyecanlandıran kısma geldim: En az 5 yeni yer göreceğim!
Birinin adresi belli, diğerlerine ise henüz karar vermedim.
Profesyonel hayatla ilgili olanları şimdi buraya yazmak istemiyorum, işi niye karıştırayım ki şimdi? Güzel güzel sohbet ediyorum şurada kendimle.
Yok bunun sonu yok...Zaten daha çoook var. Onları da zamanla konuşuruz.
Buraya yazdım ki bunları birileri tutup gözüme soksun, kimse yapmazsa özdenetim mekanizmam çalışsın; "demiştin işte bak, bak, buraya da yazmışsın" desin, ben de utanayım, hıh!
Kurabiye yapmak beni inanılmaz keyiflendiriyor. İşin keyfi fırından gelen enfes kokularla katlanıyor. Fırından çıkan nefis kurabiyeleri süslemekle devam ediyor. Sonrası malum...
Fotoğraflamak da ayrı bir keyif tabi.
masal gibi bir ülkede, masal gibi geçmiş günler...
Dün eğitimim vardı. Eve dönerken her zamanki gibi gözüm kırtasiyelerde tabi :) Birinden içeri girdim. "Scrapbooking malzemeleri var mı sizde?" dedim. İşte bu! Tam da beklediğim bakış. "Ben de bundan korkuyordum" dedim adama, güldük. Biraz tarif ettim, "çocuklar için şunlar var bizde" dedi. Çocuklar için değil onlar! vee küçük yeşil bir şekilgeçim oldu :) Sonra bana tam da istediğim gibi bir yeri tarif etti. Bildiğim bir yerin bilmediğim bir şubesiyle karşılaşmanın mutluluğuyla daldım içeri. Aman tanrım burası cennet! Oldukça uzun süre gezdim, bakındım, sordum. Ve şimdilik kendimi tutarak sadece bir desenli kağıt ve şekilgeç bir makas aldım.
Çılgınlar gibi mutlu oldum! Altı üstü bir şekilgeç makas, bir şekilli delgeç, bir de desenli kağıt değil mi? Öyle değil işte!
Sokakta gülümseyen ve sekerek yürüyen birini gördüklerinde deli olduğumu düşünmüşler midir?
Annem haklı olabilir mi? Ben hiç büyümeyecek ve delinin teki olabilir miyim? :D
Koşa koşa eve geldim. Yapacak bir dolu şey var kafamda. Spor yapmayacağım bugün cık! Yok evi de temizlemeyeceğim. Daha önce planladığım gibi dolap içlerini de düzenlemeyeceğim. Kurabiye mi yapsam yeni aldığım bilmem kaçıncı kalıplarımla? Yok, bir gün de otur işte. Önce hafta sonu IKEA'dan aldığım dolap içi düzenleyicilerim, diğer "çok gerekli" kutularım ve aksesuarlarımla mı ilgilensem?
Eve girer girmez attım her şeyi üstümden. Hemen suyu kettle' a koydum. Canım bu akşam kahvaltı yapmak istedi. Bir güzel karnımı doyurdum. Kafamda yapılacaklar listesi... Bugün iyice tavan yaptı scrapbooking bende. Aylardır çok fena kafayı takmış durumdayım. Almanya'dan bir dolu malzeme ile döndükten sonra zamansızlıktan ilgilenemedim bir türlü. Çok fazla fikir ve istek var içimde. Malzemelerime baktıkça çıldırıyorum resmen, ve alacaklarıma tabi ki.
Nasıl da tek tek seçmiştim bu minik şeyleri, özenle, bir çocuk heyecanıyla. Konuyla ilgili kaç mağaza gezdim bilmiyorum. En az 8 farklı dükkandan topladım yukarıdakileri ve aşağıdakileri. Stuttgart'ta bir iş merkezinin alt katında küçücük bir dükkanı bile araya araya bulmuştuk.
Şimdi ilk işim öncelikle Kemeraltı'na gidip bir dolu malzeme daha almak sonra internetten bulduklarımı da arşivime katmak. Ve en kısa zamanda harikalar yaratmak!
Daha önce olduğu gibi yine bir yolculuk sonrası adaptasyon sorunu...Kastettiğim işe adaptasyon falan değil. Bildiğin hayata adaptasyon işte! Düzene...
Başka bir ülkeye gitmiş olsam da dönüşüm çok kolay oldu. Yani "benim burada ne işim var?", "ne çabuk geçti!", "offf ya dün bu saatlerde şuradaydım" tripleri falan yaşamadım, harika. Hiç gitmemiş gibi başladım iş haftasına. Bir şeyleri ayırabilmeyi, ait olduğu yerde ve şekilde bırakmayı başarabiliyorum çünkü. Tatil muhteşem geçti, o ayrı. Anlatması da bir başka posta...
Ama nedense bir dağılmışlık oldu. Evde, evimin düzeninde. Dönüşten ancak bir hafta sonra valizin içini boşaltabildim. Bir bavul çikolata ve bisküviyi eve gelir gelmez bir çırpıda çıkarsam da kıyafetler için o kadar hızlı davranamadım.
Herkesin hediyelerini kafamda ayırsam da fiziksel olarak ayıramadım.
Misafirim geldikçe, ben gittikçe bir kısmını versem de hala bir torba çikolatam evde :)
Yılın sonu, başı telaşı, bu döneme ait zamanlı işler, sürmekte olan büyük projelerle boğuşmam oldukça zorluyor beni bu dönem. Neredeyse bütün günü bilgisayara bakarak geçirince eve gelince gerçekten hiç istemiyor canım. Yazmaya ara vermeyi de sevmiyorum. Sayısız postlar yazılıyor kafamda gün içinde, defalarca. Evde sayısız fotoğraf. İstiyor canım hepsini koymak, aklımdan her geçeni yazıp kayda geçirmek.
Her şeyin bir zamanı olduğuna da yürekten inanırım ama. Kasmıyorum o nedenle. Şimdi şimdi daha da bir değişiyorum üstelik. Alınmış ve çoktan uygulamaya koyulmuş ciddi yeni yıl kararlarım da var ayrıca benim.
Ben pişiyorum, yazılarım da demleniyor benimle birlikte.
Eşref saati geldiğinde yazacağım o nedenle!