Santorini, Mikonos, Atina ve Sakız'dan sonra tekrar Yunan topraklarına ayak bastım. Biliyorum henüz saymış olduğum adalarla ilgili buraya tek satır yazmadım. Instagram çıktı bloglar unutuldu :) Her ne kadar üzerinden koca bir yıl geçmiş olsa da onlar için de bir post hazırlayıp bu ayıba bir son vereceğim.
Samos yolculuğu sorunsuz olsa da pasaport kontrolden çıkmak o kadar da kolay olmadı. Yaklaşık 1 saat bekledik adaya ayak basmak için. Neyse ki ondan sonrası harikaydı. Oteli bulmakla işe koyulduk. Limana 5-10 dakikalık yürüme mesafesindeki otelimizin harika ev sahipleri ve muhteşem bir deniz manzarası vardı. Eleni ve Cynthia bize her konuda çok yardımcı oldu. Bence bu otel konumu itibariyle Samos için bir şans. Kendine ait bir plajı olması inanılmaz keyifliydi. Elbette ilk iş sıcaktan beynimiz bulanmış bir şekilde kendimizi serin sulara bıraktık.
İlk günü Samos'ta geçirdik. Sahil şeridi, kafeleri, ana caddeye paralel bir arka sokaktaki dükkanları ile sakin, keyifli bir ada Samos. İlk gün gittiğimiz Pizza Subito'nun 4 peynirli pizzası harika. Pizzacının sahibi ataları Balıkesir'li olan Nikos, kibar ve sıcakkanlı biri. Adada herkesle çok keyifli sohbet edebilirsiniz. Hemen hemen herkes İngilizce biliyor zaten. Bize denk gelen taksici hariç :) Yemek sonrası Nikos bize bir kibarlık yapıp Vin Sec ısmarladı hatta yetmedi giderken bir şişe de hediye etti, tadını sevdik.
Samos'ta akşam yürüyüş yaparken Pythagorio Meydanı'nda mola verip meydanda oynayan çocukları seyredebilir, mısırcıda közlenmiş mısır yiyebilirsiniz. Uzun yıllardır böyle lezzetli mısır yemedim. Kahve içinse tercihimiz Dodoni Cafe oldu. (Adını buraya yazayım ki ileride unutup tabeladaki Yunan alfabesi harfleriyle başbaşa kalmayayım)
İkinci günü Pythagorio'da geçirmeye karar vermiştik. Gitmeden önce de aklımızda orası vardı. Adada araba, motor ya da ATV kiralayarak gezebileceğiniz gibi düzenli seferleri olan otobüsleri ya da taksileri de kullanabilirsiniz. Limanın karşısındaki I.T.S.A. Travel'dan otobüs saatlerini öğrenebilir Dimitris ile sohbet edebilirsiniz. Otobüslerin kalktığı istasyon ise limana yaklaşık 10-15 dk. yürüme mesafesinde. Pythagorio'ya otobüsle gittik, yolculuk 20-25 dakika sürüyor. Bilet 1,70 Euro :) Solunuzda deniz, sağınızda ağaçlarla oldukça keyifli bir yolculuk. Renkli dükkanları ve güzel denizi ile turistik bir bölge burası. Diğer adalarda olduğu gibi Türkiye'den geldiğinizi öğrenince sohbet etmeye çok hevesli insanlarla dolu :) Ne zaman bir Yunan adasına gitsem karşı komşudan selam getirmeye gelmiş gibi hissediyorum zaten. Kiminle konuşsam Türkiye'nin neresinden geliyorsun sorusu ve hepsinin Türkiye'de yaşayan dostları ve akrabaları var.
Samos'taki en güzel günümüz 3. ve son günümüzdü. Girmediğimiz sokaklara vee kiliseye gitmek üzere erkenden çıktık. Kiliseye girdiğimizde ayin vardı. Bugüne kadar çok defa kiliseye girmiş ancak hiç ayine denk gelmemiştim, gerçekten etkileyiciydi. Her Pazar yaptıkları ve Agiasmos dedikleri ayinin sonunda fotoğraf çekmeye koyulduk.
Meraklı ruhumla kafamı uzattığım kapıda beni gülümseyerek karşılayan sevgili Ilias ile sonrasında çok güzel sohbet edeceğimizi o dakika bilmiyordum tabi:) Bana o bölüme kadınların giremeyeceğini söyledi nazikçe ve gülümseyerek. Sonrasında sohbet etmeye başladık tabi. Nereden geldinizle başladı bizim camilere, oradaki kurallara kadar gitti sohbet. Sonrasında bizi ayin sonrası geleneksel olarak yaptıkları seremoniye davet etti. Kilise içindeki binada kahve içiliyor, kekler yeniyor ve sohbetler ediliyordu. Bundan daha iyisi olabilir miydi? Komşuda evimizde gibi hissetmek! Nefis kekler, peksimetler, peynirler ve lezzetli kahve eşliğinde hem kahvaltımızı yaptık hem de uzun uzun sohbet etme fırsatı bulduk. Masadaki diğer Samos'lular da oldukça misafirperver ve sıcakkanlılardı. Ve ortak görüşümüz buydu: Bizler komşuyuz ve birbirimizi seviyoruz. Gerisi politika ve bizi ilgilendirmiyor! Sevgili Ilıas ve tatlı eşi Mpempa ile tekrar görüşmek dileğiyle vedalaştık.
Günün devamı için planımız Samos'a sadece 10 km. uzaklıkta olan Kokkari idi. Taksiye atlayıp 10 dakikalık yolculuk sonrası masal gibi Kokkari'ye ulaştık. Bence Samos'un en güzel bölgesi burası. Denizi, sokakları, evleri, dükkanları kısaca renkleri büyüleyici. Her yeni renge aşık olan ben buraya da aşık oldum elbet. Ve devamını da bıraktım ben değil fotoğraflar anlatsın...
Samos yolculuğu sorunsuz olsa da pasaport kontrolden çıkmak o kadar da kolay olmadı. Yaklaşık 1 saat bekledik adaya ayak basmak için. Neyse ki ondan sonrası harikaydı. Oteli bulmakla işe koyulduk. Limana 5-10 dakikalık yürüme mesafesindeki otelimizin harika ev sahipleri ve muhteşem bir deniz manzarası vardı. Eleni ve Cynthia bize her konuda çok yardımcı oldu. Bence bu otel konumu itibariyle Samos için bir şans. Kendine ait bir plajı olması inanılmaz keyifliydi. Elbette ilk iş sıcaktan beynimiz bulanmış bir şekilde kendimizi serin sulara bıraktık.
İlk günü Samos'ta geçirdik. Sahil şeridi, kafeleri, ana caddeye paralel bir arka sokaktaki dükkanları ile sakin, keyifli bir ada Samos. İlk gün gittiğimiz Pizza Subito'nun 4 peynirli pizzası harika. Pizzacının sahibi ataları Balıkesir'li olan Nikos, kibar ve sıcakkanlı biri. Adada herkesle çok keyifli sohbet edebilirsiniz. Hemen hemen herkes İngilizce biliyor zaten. Bize denk gelen taksici hariç :) Yemek sonrası Nikos bize bir kibarlık yapıp Vin Sec ısmarladı hatta yetmedi giderken bir şişe de hediye etti, tadını sevdik.
İkinci günü Pythagorio'da geçirmeye karar vermiştik. Gitmeden önce de aklımızda orası vardı. Adada araba, motor ya da ATV kiralayarak gezebileceğiniz gibi düzenli seferleri olan otobüsleri ya da taksileri de kullanabilirsiniz. Limanın karşısındaki I.T.S.A. Travel'dan otobüs saatlerini öğrenebilir Dimitris ile sohbet edebilirsiniz. Otobüslerin kalktığı istasyon ise limana yaklaşık 10-15 dk. yürüme mesafesinde. Pythagorio'ya otobüsle gittik, yolculuk 20-25 dakika sürüyor. Bilet 1,70 Euro :) Solunuzda deniz, sağınızda ağaçlarla oldukça keyifli bir yolculuk. Renkli dükkanları ve güzel denizi ile turistik bir bölge burası. Diğer adalarda olduğu gibi Türkiye'den geldiğinizi öğrenince sohbet etmeye çok hevesli insanlarla dolu :) Ne zaman bir Yunan adasına gitsem karşı komşudan selam getirmeye gelmiş gibi hissediyorum zaten. Kiminle konuşsam Türkiye'nin neresinden geliyorsun sorusu ve hepsinin Türkiye'de yaşayan dostları ve akrabaları var.
Pythagorio'da en yakın plaj için limana doğru inip sağa dönüyorsunuz. Lezzetli yemekler yiyebileceğiniz kafeleri var. Biz gittiğimiz plajdaki Notos'u tercih ettik. Deniz gerçekten çok güzel, plajda şezlong, şemsiye ve duş sorunu yok. Genel olarak Pythagorio için güzel ve renkli diyebilirim.
Samos'taki en güzel günümüz 3. ve son günümüzdü. Girmediğimiz sokaklara vee kiliseye gitmek üzere erkenden çıktık. Kiliseye girdiğimizde ayin vardı. Bugüne kadar çok defa kiliseye girmiş ancak hiç ayine denk gelmemiştim, gerçekten etkileyiciydi. Her Pazar yaptıkları ve Agiasmos dedikleri ayinin sonunda fotoğraf çekmeye koyulduk.
Meraklı ruhumla kafamı uzattığım kapıda beni gülümseyerek karşılayan sevgili Ilias ile sonrasında çok güzel sohbet edeceğimizi o dakika bilmiyordum tabi:) Bana o bölüme kadınların giremeyeceğini söyledi nazikçe ve gülümseyerek. Sonrasında sohbet etmeye başladık tabi. Nereden geldinizle başladı bizim camilere, oradaki kurallara kadar gitti sohbet. Sonrasında bizi ayin sonrası geleneksel olarak yaptıkları seremoniye davet etti. Kilise içindeki binada kahve içiliyor, kekler yeniyor ve sohbetler ediliyordu. Bundan daha iyisi olabilir miydi? Komşuda evimizde gibi hissetmek! Nefis kekler, peksimetler, peynirler ve lezzetli kahve eşliğinde hem kahvaltımızı yaptık hem de uzun uzun sohbet etme fırsatı bulduk. Masadaki diğer Samos'lular da oldukça misafirperver ve sıcakkanlılardı. Ve ortak görüşümüz buydu: Bizler komşuyuz ve birbirimizi seviyoruz. Gerisi politika ve bizi ilgilendirmiyor! Sevgili Ilıas ve tatlı eşi Mpempa ile tekrar görüşmek dileğiyle vedalaştık.
Günün devamı için planımız Samos'a sadece 10 km. uzaklıkta olan Kokkari idi. Taksiye atlayıp 10 dakikalık yolculuk sonrası masal gibi Kokkari'ye ulaştık. Bence Samos'un en güzel bölgesi burası. Denizi, sokakları, evleri, dükkanları kısaca renkleri büyüleyici. Her yeni renge aşık olan ben buraya da aşık oldum elbet. Ve devamını da bıraktım ben değil fotoğraflar anlatsın...