Kendimle başbaşa kalmak diye buna derim ben

Cumartesi, Şubat 06, 2010

Sabah duş alıp sağlam bir kahvaltı yaptıktan sonra bloggerlara bir göz attım ve attım kendimi dışarı. Hava güzeldi, Agora'ya gittim yürüyerek. Önünde çılgınca bir kalabalık vardı. Bir anormallik olduğunu anlamıştım, tamam her zaman kalabalık ama bu defa bir tuhaflık vardı. Kapıya yaklaştıkça, uzayıp giden, başını ve sonunu göremediğim bir kuyruk olduğunu farkettim, görebildiğim 'Ben10' yazılı bir şeyler vardı o kadar. Kalabalık içeride de aynı şekildeydi, her yer çılgın gibi insanlarla doluydu, ne olup bittiğini anlamaya çalışırken alt katta AVM'nin tam orta yerinde kurulu bir sahne, ışıklar, kameralar, kalabalık bir ekip, sıra bekleyen ve sahnede kendini göstermeye çalışan çocuklar ve onları ilgiyle izleyen ailelerini gördüm. Çocuklar sahnede o çizgi film karakterinin hareketlerini yapıyorlardı ve kameralar da bunları kaydediyordu yani bir takım seçmelere katılmışlardı. Aman tanrım bu nasıl bir çılgınlıktır. Çocukların Ben10 denen çizgi film kahramanına olan düşkünlüğünün farkına varmam yöneticimin oğlunun 'Ben10 saati' ve o saatle oynarkenki heyecanını görmemle olmuştu. Daha sonrasında anne ve babaların 'Ben10 saati bile aldık' cümleleriyle o kadar çok karşılaştım ki... (Bu arada karakter bana göre çok cins, sinir bozucu bir yüz ifadesine sahip olduğu için görselini buraya koymadım. Hafızamdan silinsin istiyorum) O bölgede yoğunlaşan kalabalıktan hızla uzaklaştım. Filmlere bakayım dedim, seanslar işime gelmedi, 2 haftadır beklediğim ayakkabılar gelmişti, onları almaya gittim. İşte yeni bootielerim...


Ardından D&R'a girdim, önce dergilere baktım, cık! ilgimi çeken bir şey bulamadım, sonra DVD'lerin içinde kayboldum her zamanki gibi, 5 tanesini seçtim. Sonuna kadar heyecan ve merakla izlediğim "Beyza'nın Kadınları", tatile giden insanların boşalttığı evlerini kullanarak yaşayan ve karşılığını kendince, bozulmuş ev aletlerini onararak ödeyen tuhaf bir adamın hikayesi "Boş Ev", Martin Scorsese'nin Rolling Stones belgeseli "Shine a Light", sadece 2 günde ve çok kısıtlı bütçeyle çekilen Jack Nicholson'ın "Küçük Korku Dükkanı", şanslı çocuklar olarak Bugs Bunny, Daffy Duck izlememiz anısına ve 'gelecek nesillerin çocukları da bu çizgi filmleri izleyebilir umarım' dilekleriyle aldığım "Süper Çizgi Kahramanlar".
Didem'in yanına uğradım, "kahve içelim mi?" dedi. E süper zaten Starbucks diye bağırıyor hücrelerim, asıl niyetim o, evden çıkarken. Birer Chai Tea Latte içtik, tarçına bayılıyorum. Sohbet ettik dışarıda, iyi geldi, Didem mağazaya dönmeliydi, o gitti ben yine kendimle başbaşa kaldım, ajandayı revize ettim, karaladım bir şeyler uzunca bir süre, 2 saat kadar geçmiş, iliklerime kadar üşüdüğümü hissettiğimde fark ettim, içeri girdim. Yarım saat sonra ancak ısınabildim. Biraz mağazaları gezdim sonra Didem'in yanına gittim, 22'de mağazayı kapatıp çıktık, oops yağmur, hemen otobüse atladık neyse ki. Islanmadım ama, bu günü ıslak bitirmekten hiç hoşlanmayacaktım biliyorum. Ama çok iyi geldi, kendi kendime ööyle...

You Might Also Like

4 yorum

  1. hepsini geçtim chai tea latte en iyisi :)

    ama Ben 10 kesinlikle taamülüm dışı! :) ıyk! :)

    YanıtlaSil
  2. Chai Tea Latte'nin bir tür çay olduğuna inanmak ne zor :)

    YanıtlaSil
  3. Güle güle kullan bootileri ve DVD'leri :)

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim ilk defa bugün giydim :) bayıldım ama. DVD'leri ise (iki film+çizgi filmleri daha önce izlemekle birlikte) henüz izleyemedim...

    YanıtlaSil

Subscribe