...
Agora'daki şanslı gezintilerimden birinde, geçen Çarşamba, Sephora'nın çılgın indirimine rastladım. Karıştım renklere... Rengarenk ve birbirinden güzel kokulu banyo tuzları, renklerin büyüsüne kapılmamak mümkün değil. "Ondan aldım, bundan da aldııım, bu renk var mıydı, tamaaam, bunun açığı, eveet sanırım şimdi tamam oldu, bir set de Teyzoş'a yapmalı." Bitmedi tabi, birkaç vücut spreyi ve kremi, tırnak bakımı, stresli anlar için sakinleştirici yağ. En güzeli de 15...
Sevmeme rağmen pek tercih etmiyorum. Koşturmayı, hep bir şeylere yetişmeyi daha çok seviyorum. Sabah 6'da kalkıp duş alıp koştura koştura hazırlandıktan sonra son dakika servise yetişmek, 8'den 6'ya kadar deli gibi çalışmak, tüm yorgunluğa rağmen mutlaka spor yapmak, 8 buçukta eve gelmek. Her günümün rutini, bu koşturmacayı seviyorum, mazoşistçe. Ama bugün 'gitmeyeceğim spora' dedim, dinlenmek istedim. Erken geldiğim için de son zamanlarda pek...
Yalnızlık Senfonisi... Belki de şu aralar kafamın içinde en çok çalan, en çok söylenen şarkı... Geldi mi her şey üst üste gelir ya... Hani kendini dünyanın en mutsuz insanı hissedersin. Her şey üstüne üstüne geliyordur, herkes gıcıktır, hepsi sana ters davranıyordur, sen onları yanlış anlarsın hep, onlar da seni...İstediğin hiçbir şey olmaz, hiçbir şey yolunda gitmez, yoluna girmez. Ofiste bütün işler üst üste...
Fabrikamızın güzel bir rutini var, her Pazartesi İstiklal Marşı'nı okuyoruz, evet doğru duydunuz. Birçok kişi buna şaşırıp inanmasa da bu doğru. Hatta yeni işe başlayan arkadaşlarımız ya da stajyerlerimiz inanmıyorlar bir süre. Ancak gördüklerinde inanıyorlar. Ben bu rutini seviyorum. Her Pazartesi sabahı işe başlamadan hemen önce ofisime gidip çantamı bırakıyorum sonra İstiklal Marşı okuduğumuz alana, yemekhanenin oraya gidiyorum. 'Günaydın'laşıyoruz gelenlerle, İK müdürümüzün önderliğinde...
Muffin yapmayı çok seviyorum, fırının önünde kabarmalarını seyretmeyi, çatlamalarını, kalıplarından çıkarmayı ve onları tablo gibi sıralamayı... Bu hafta kimler yiyecek acaba diye meraklanmayı seviyorum... ...
2 gün raporlu olunca evde çok sıkıldım, kaç gündür spor da yapamayaınca kendimi rahatsız hissettim ve attım kendimi dışarı. Hem yürüyüş yapar hem de işlerimi hallederim diye düşündüm. Hava sıcaklığı da fena değildi hani. Çok temiz olmasa da kirli de değildi, çam ağaçları kokusu alamıyordum belki ama arada burnuma dolan balık, döner kokuları da yürüyüşüme renk katıyordu. Arada bazı dükkanlara kısa soluklu uğrasam...
İstanbul duvarlarından stencil manzaraları, kendi objektifimden... ...
Taze kurabiyelerle geldi Nur bu sabah, Asuman ve Yasemin'i beklerken telefon geldi, bizim eve çıkan otoban çıkışını kapatmışlar, başka yollara sapmışlar evi bulmaya çalışıyorlardı. Kahvaltı tamam, sabah erkenden kalkmışım her şey hazır, heyecanla kızları bekliyorum, neyse biraz daha bekleriz canım. Nur telefonda yol tarif ediyor, "oradan sağa dönün, tamam, tamam işte oradan" :) Neyse çok zor olmadı ama doğru yola çıkmaları, geldiler, hemen...
Yorgun bir günün sonu, spordan gelinmiş, evde güzel bir masayla karşılaşmaktan daha dinlendirici ne olabilir ki? ...
Bir tür sokak sanatı. Bu sanatı seviyorum, kimi zaman boş bir duvara, kimi zaman çok anlamlı bir yere yerleştirilmiş bu görselleri izlemeyi, onları fotoğraflamayı ve arşivlemeyi seviyorum. Sokak aralarında stencil avlamayı, meraklanmayı, bir gün bu maceraya bir yerinden katılma planımı seviyorum. Bu benim internetten arşivlediğim stencillerden yaptığım bir kolaj, tümü yurtdışından. Bir de benim fotoğrafladıklarım var onlara da yakında yer vereceğim. ...
Nasıl özledim, kütür kütür yemeyi, ister cherry diyin ister mini, isterseniz kiraz... Bahçede dalından koparıp taptaze, kuyu suyuyla yıkadıktan sonra çerez gibi atıştırmayı çok özledim. Havalar güzelleşsin artık, bahar gelsin, yaz gelsin, bahçemize domates gelsin.... ...